Yörüngeme Girenler #4
Dilan Hakkında Konuşmalıyız, cover önerileri & Türkçe rap ve cinsiyetçilik
Günlük trendler ve 24 saatte kaybolan story’lerle bezeli sosyal medyanın hızına karşı, internet âleminde ilgimi çeken şeyleri iki haftada bir yayınlanacak bu bültende derliyorum. Instagram’da detaylıca yer veremediğim mevzular, Youtube’un derinliklerinden öneriler veya Twitter yer işaretlerime kaydettiklerim; yani kısacası yörüngeme giren her şey burada.
Cover Cenneti Youtube’dan Öneriler
Bültenlere hep müzik önerileri ile başladık, bu minik geleneğimiz devam ediyor. İlk bültende de yer verdiğim Gece’nin coverlarını çok seviyorum, defne.kalbim de tarzına çok yakışmış. Odasında Frances Ha posteri vardır kesin. (Serin’in Ah şarkısını “ahın mı tuttu be gavurun oğlu“ başlığıyla yüklemesi de ayrıca eğlendirdi.)
Sağımız solumuz önümüz arkamız Manifest oldu biliyorsunuz. Pop müziğe burun kıvırıp Manifest reels’larını anında atlayan kitleye bile Manifest dinletecek bir cover var karşımızda. Samimiyeti ekrandan taşan bir arkadaş grubu, arkada oturan kızların “ooo” bağrışlarının tatlı katkısı ve DKTT’ye selam çakan sağlam bir sound ile işte Sükunet’ten Arıyo rock cover:
Bu arada Manifest’in müziğini beğenmemek elbette hakkınız ama şu tweet’te de altının çizildiği gibi ülkenin geleceği bu kızların elinde olabilir.
Son olarak Last of Us’ın aşırı etkileyici, dizi intro’su izleten tema müziği ile cover köşesini kapatıyoruz. Bu parçanın orijinali ile yarışabilecek bir cover’ının yapılabileceğini hiç düşünmezdim.
Dilan Hakkında Konuşmalıyız
İki bülten üst üste Sude Belkıs içeriklerine yer vereceğimi tahmin etmezdim ama Dilan Hakkında Konuşmalıyız’ı çok fazla beğendim arkadaşlar. Yerli ve milli Frances Ha’mız hayırlı olsun! Yani 20 dakikacık bu kısa filmin övülecek o kadar fazla yeri ki var ki:
Açılıştaki yükselen burç muhabbeti müthiş: "Tam doğum tari- saatimi, tam bilmediğimiz için bu, ııı, dünyanın en önemli bilgisini size veremiyorum".
Dilan hepimizin yapmak istediği şeyi yapıyor, “üretemiyorum” şikayetiyle dahiliyeye gidiyor. Sorun fiziksel olmayınca bir sonraki adım: psikiyatri. En kötü ey-di-eyç-di’si olması lazımdır yani!
Psikiyatrinin koyduğu tanı ise Fight Club’dan geliyor. “Tarihin Ortanca Çocukları” depresyonunu yaşıyoruz sonuçta. “Bu kadın aynı ben” dedirtecek bir filmde, “bu adam aynı ben” diyerek izlenilen bir filmin ayağa düşen alıntısını kullanmak da gayet hoş olmuş.
Mockumentary! Audition ile başlayıp yumuşak ve kusursuz bir geçişle mockumentary’e bağlıyor film. Kendi hayatını bu şekilde filmleştirmek müthiş fikir, inanılmaz iyi uygulanmış. “Güldürürken düşündürüyor” klişesine tam uygun bir film bu.
Oyunculara geçelim. Sude Belkıs gibi inanılmaz üretken birisinin, hiç üretemeyen birini oynamasındaki başarısı dillere destan.
Nur Sürer… Daha yeni Mukadderat’ta izlemiştim seni, hiç gerek yoktu burada olmana. Biraz da kalitesiz işlerde yer almak ister misin acaba? Altan Erkekli’den feyz alabilirsin mesela.
Dilan Çiçek Deniz… Tüm popülerliğin arasında çok kaliteli biri olduğunu biliyordum, bu filme yapımcı olarak kanıtladın bunu. Bir diğer yapımcı da Büyük İstanbul Depresyonu’ndan tanıyabileceğiniz Zeynep Dilan Süren. Dilan’ı bize tanıtmak için emek veren tüm Dilan’lara teşekkürler.
Sonuç olarak, “bu birey aynı ben” filmlerine bir yenisini daha ekledik.
Film hakkında daha fazla içerik tüketmek istiyorsanız, Esra Ece Kuleci’nin filmin yönetmeni Umut Şilan Oğurlu’yu konuk aldığı podcast’e göz atabilirsiniz.
Son dakika notu: Dilan Hakkında Konuşmalıyız vesilesiyle Mubi kütüphanesinde Frances Ha’yı arayıp bulamadıysanız üzülmeyin, direkt Y kuşağına hitap eden Belirsizlik Çağı koleksiyonunu yayınlamışlar.
Türkçe Rap ve Cinsiyetçilik
Geçtiğimiz günlerde Youtube’da ilk etapta ismiyle dikkatimi çeken ve ilişkiler üzerine sohbet edilen şu podcast kanalı çıktı:
Evet bu görselde dikkatinizi çekmesi gereken şey, bir noktada ilişki sohbetinden ünlü konuklu formata geçilmesi, hatta bu geçişin rap müzik prodüktörü İbrahim Tilaver’in olduğu bir bölümle başlaması. Bunun podcast’e kazandırdığı ivmeyi takdir ederek EGE! isimli rapçinin konuk olduğu bölümün bana düşündürdüklerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi öncelikle, cinsiyetçi liriklere katlanamayacak güzide Substack komünitesi için buraya bir TRIGGER WARNING koymak istiyorum. EGE!’nin borsa kaplanı isimli şarkısı, Twitter’daki Borsa Kaplanı hesabını da biliyorsanız, tahmin edebileceğiniz üzere cinsiyetçi sözlere sahip. Zaten rap camiası bu konuda mimli, hatta İbrahim Tilaver’in Aydilge’yle bir draması olmuştu bu konuda, ben de podcast’te yer vermiştim.
Şimdi Substack bu notta da belirtildiği gibi clean bir kitleye sahip. O yüzden trigger warning’inim altını çizmek isterim, burası köprüden önceki son çıkış - şarkı ‘biniyorum at gibi kıza’ cümlesiyle başlıyor çünkü.
“Şimdi hiç cinsiyetçi rapçi çekemeyeceğim” diyenler için rap kültürünün yükselişi hakkındaki serzenişlerimi belirttiğim bir başka podcast bölümünü iliştireyim; onun dışında kalanlar, özellikle rapper Z kuşağı, gelin şu şarkıyı tartışalım. Ve evet, bu bültende bir anda arthouse sinema evreninden Türkçe rap’e atlayabiliyoruz.
Dinleyebilen arkadaşlarla devam edelim. Şimdi bence bu şarkının altyapısı oldukça başarılı. Birbirine benzer beat’lerle ne dediği anlaşılmayan rap/trap dünyasında, Sezen Aksu’nun Zalim’inden alınmış beat üzerine full kafiyeli lirikler akıcı bir dinleme deneyimi sunuyor. Ama, bu şarkı basbayağı cinsiyetçi arkadaşlar.
Aşağıdaki linkten dinleyebileceğiniz rap müzik kanalında şarkının cinsiyetçi olmadığı, sadece “bazı kadınları” hedef aldığı savunuluyor. Düldülden, Erasmus yaftasından, Ku Klux Klan’dan falan rahatsız olunmuyor. Bunları geçtim, video boyunca Genius.com misali sözleri tek tek açıklıyor arkadaş ve Kıbrıslı hatunu korur EGE!, sanki Ecevit gibi sözlere bile inanılmaz şaşırıyor. Evet abi, Kıbrıs diyince Ecevit akla geliyor, çünkü harekât düzenledi oraya. Evet, "Fıstıkçı şahap" gibi ünlülerle pekişiyo'm diyor çünkü ilkokulda öğrendik fıstıkçışahap’ı. Hani gerçekten bunlar bilinemediği için mi şaşırılıyor, yoksa rap dünyası böyle liriklere yaratıcı diyecek kadar kısırlaştı mı?
Hadi tamam gerçek düşünceleri bu olmayabilir, “erkek muhabbetinde” konuşulabilecek şeyleri şarkılaştırmış olabilir, hadi diyelim erkekler zaten bu sözlerden o kadar rahatsız olmayabilir. Ben esas bu konuda kadınların görüşlerini merak ediyordum ve Hasbihal’in EGE! bölümünü bu sebeple izledim (EGE!’nin Lil Zey’le çalışacak olması şaşırtmadı btw).
Bu arada şunu belirteyim, EGE! bu videoda konserlerde insanların yüzüne küfürlü lirik söylemekten utandığını ve bunu azaltmak istediğini, bu tarzının sebebinin de Amerikan kültürü olduğunu söylüyor. Podcast host’uyla birlikte yerinde küfrün yeterli olduğunu savunuyorlar, bu da okey. Ama rap kültürünün bazı noktalarını sıkıntılı buluyorum ve kadınlar bu konuda ne düşünüyor, bu kültüre nasıl okey olabiliyorlar merak ediyorum.
Mesela giyim tarzı. Rap kültürü streetwear dediğimiz, oversize’ı ve eşofmanları içeren bir tarzı benimsiyor. Erkekler arasında acayip yayıldı bu durum. Fakat kadınlar hâlâ full makyaj ve overdressed şekilde hayatlarına devam ediyor. Yani şuradaki insanlardan da bunu görebiliyoruz. Buna niye takılıyorsun derseniz, erkeklerin lead ettiği bir kültürün yine kadınları ekstra yormasına takılıyorum :D Ayrıca, bence rock kültürü böyle değildi. Rock’ta herkes işte siyah renk, deri ceket gibi ortak bir tarzı benimseyebiliyordu; rapçiler “Balkan couples” şeklinde geziniyor etrafta.
Tüm bunların sonunda müzikal anlamda EGE!’nin iyi bir rapçi olduğunu anlayabiliyorum ama bir insanın nasıl Tara Tokel diye, direkt influencer Ala Tokel’in kardeşinin ismini verdiği bir şarkısı olabildiğini kesinlikle anlayamıyorum.
Son dakika notu: Rock kültürünü, Headbangers Weekend'den gelen şu görsel ile güzelleyelim.
Final notu: Bültenin başında yer veremedim, buraya kadar okuyan ve hâlâ rap müziğin dinlenilebilir olduğuna inanmak isteyen varsa biraz Ceg övelim arkadaşlar. Son bültenden bu yana geçen günlerde Ceg’in yeni albümü Bipolar çıktı ve yerli rap piyasasında Ceg’in neden farklı bir yeri olduğunu hatırlattı.
Hayata dair dertlerini sıraladığı Normal şarkısıyla tanıyıp sevdiğim Ceg, Bipolar albümüne biri Introvert biri Extrovert olan şarkılarıyla başlıyor. Özellikle Introvert, Ceg’in depresif sürecini yansıtarak rap’in boş beleş lirikler dışında nasıl bir duygusal etki yaratabileceğini kanıtlıyor.
Buraya kadar okuduysanız şu tatlış videoyla veda edeyim. İki hafta sonra görüşmek dileğiyle.